Televizyon Kanalının birinde spiker halka soruyor:
“Bir yıl kaç gün kaç saattir?”. O gün o saatte o bölgeden tesadüfen geçen
kişilere sorulan sorudan Türkiye’nin bilgi düzeyi ortaya çıkıyor (!). Durum
kritik! Bilemeyenlerin suratına tükürülmüyor tabi ama kişi, kamu âleme rezil
ediliyor: “Falanca da cüheladanmış”. Ekranları başında bu kahkaha tufanına
(!) katılamayanlar için ekranın altında ipucu olarak “365 gün 6 saat” yazılıyor.
Ne yazık ki, çokbilmişlere hitap eden bu programın verdiği spoiler doğru değil.
Çünkü “1 yıl, 365 gün 5 saat 48 dakika 46 saniye”[1].
“Ne gereği var efendim bu kadar teferruata” demeyin a dostlar, çünkü gözden
kaçan küçük bir ayrıntı bazen tüm insanlığın kaderini etkileyebiliyor.
Eskiden, insanlar dini günlerini belirlemek, tarımı
daha kontrollü bir şekilde sürdürmek, vergi günlerinin tespitini tam olarak
yapmak için zaman ölçütlerine ihtiyaç duyarlar. Bunu yapabilmek için de iki
tane bilindik araçları var: Ay ve Güneş. Bilinen ilk takvimi geliştiren Mısırlılar
ve günlük yaşantımızın pek çok kesintisinde hatıraları bulunan Babillilerin
takvimleri ve çeşitli kavimlerin takvimlerinden sonra Akdeniz coğrafyasında
kurulan en büyük İmparatorluğun başı “zaman” kavramıyla derde girer. Sorunu Gaius
Julius Caesar’a iletirler. Sezar da temellerini M.Ö. 63 de daha Pontifex
Maximus iken attığı MÖ 46 yılında yürürlüğe giren yasayla her dört yılda bir
artık yıl hesabına dayalı 36
5 günlük takvim sistemini geliştirerek yaraya merhem
olur. İleride Jülyen Takvimi diye anılacak olan takvimin Caesar’ın
öldürülmesinden doğan karışıklıklarda tam olarak uygulanamaması ve sonraki
yıllarda Roma’nın Pagan Rahiplerinin sistemi unutarak her 4 yılda bir yerine
her 3 yılda bir artık yıl ekleme hatasına düşmesiyle Takvimde hatalar meydana
gelir. Caesar’ın halefi Agustus, durumu fark edip takvimi düzelttirse de Jülyen
takvimi Güneş Takviminden 11 dakika daha uzundur. Bu uzunluk bir tek yıl için
bir önemi yoktu, ancak söz konusu M.S. 16 yüzyıl olunca aradaki fark 10 güne
çıkmıştı.
Bugün kullandığımız 1 Ocak 1926da yürürlüğe giren
Miladi takvim olarak bilinen Gregoryen Takvimidir. Papa XIII. Gregorius 1582’de
durumun vahametini algıladı çünkü Hıristiyanlıktaki Kutsal günlerin tarihi o
kadar kaymıştı ki, tüm Katolik
ülkelerinde 10 gün düşürülmesini emretti. Ayrıca takvim hataları
tekrarlanmaması için, 400'e tam olarak bölünemeyen yüzyıl başlarının (örneğin
1700, 1900) hiçbir biçimde artık yıl olmaması kuralını koydu. Ancak Protestan
Ülkeler “Papa söylüyorsa bunun altında bir bit yeniği vardır” diye düşündükleri
için 1750lere kadar beklediler. 1752 yılında İngiltere Hükümeti kanun hükmünde
kararnameyle 2 Eylül'den sonraki günün 14 Eylül olacağı ilan etti. Kimi sınav
tarihini kaçırdı. Bazı gelinler ve damatlar nikâha yetişemediler. Bankalar ve
çek verenler zarar etti. Herkesin doğum günü tarihi tekrar değişti. Kısacası böyle
bir uygulamanın nedenini anlayamadığı için yaşamından 11 günün çalındığını
düşünen kalabalıklar sokaklara dökülerek, “11 günümüzü geri verin” diye bağırıp
çağırdı. Velhasıl 11 dakikacık fark nelere yol açtı.
Yorumlar
Yorum Gönder