Ana içeriğe atla

Eğitim sistemi üzerine öneriler



Hepimiz biliyoruz ki okulda öğretilen derslerin günlük yaşantıyla pek bir alakası yok. Bu durumun savunmasını yapanlar fen bilimlerinin, edebiyatın, sözel ilimlerin önemini vurgulayarak bunların öğretilmesinin kişinin mesleğinin temelini oluşturacağını söylerler. Eğer tezlerinde samimilerse bu tezlerine katkı sağlayacağıma inandığım bir takım önerilerim var:

“Eskiden medreselerde tıbba giriş dersi okutulurdu (mesela İbn Nefis’in bir kitabı) sonra arzu eden (beğenenler, başarılılar) tıbba devam ederlerdi, arzu eden normal ilimlere devam ederdi”.[1]
Osmanlıdan mülhem, Liselerde diğer önemli derslerin (matematik, fizik, kimya, biyoloji, edebiyat, tarih, coğrafya, felsefe, sosyoloji, psikoloji vs) yanında tıbba giriş, mühendisliğe giriş, temel iktisat bilgisi, ticaret bilgisi, işletmeye giriş, hukuka giriş gibi dersler okutulabilir. Bu derslerin basit fakat mesleği tanıtıcı olması büyük önem arz ediyor. Zira bazı öğrenciler üniversitede herhangi bir bölüme yerleştiğinde, seçtiği mesleği lisedeyken tam tanıyamamış olmasından dolayı bölüme gelince büyük bir hayal kırıklığına uğrayabiliyor. Ancak ekonomik bir yükün altına girebilenler tekrar üniversite sınavlarına hazırlanabiliyorlar. Ekonomik yükün altına giremeyenler, yapamayacağı ve bu yüzden sevmediği bir mesleği ömür boyu yapmak zorunda kalıyor. Liselere böyle derslerin en azından seçmeli olarak konulması bile kişilerin üniversite bölüm seçimlerini bilinçli olarak yapmasını sağlayacaktır. Bu şekilde iş yerindeki mutsuzluklar azalacak, iş yerlerinden dünyamıza salınan negatif enerjiler pozitife dönecektir.

Bizim zamanımızda liselerde tarih dersinde kronoloji, edebiyat derslerinde de vezin kuralları gösteriliyordu. Tarih derslerinin temel amacı geçmişte yaşanan olaylardan ders çıkarmak ya da ilham almaktır. Yoksa öğrencinin Bursa’nın 1326’da fethedilmesini, 1386’da I. Kosova Savaşının gerçekleştiğini bilmesinin, Ridaniye Savaşının 1517’de olduğunu bilmesinin öğrenciye hiçbir faydası yoktur.

Bununla beraber yine öğrencinin “failatün failatün failatün failün” tarzındaki divan edebiyatı vezin kalıplarını bilmesinden çok, divan şiirinden bercesteler bilmesi daha manidardır. Çünkü hiçbir öğrenci, hayatı boyunca, divan şiiri yazmayacaktır. Vezin kalıplarını öğrenmeye çalıştırdığınız çocuklar, İskender Pala gibi yazarlarla tanışmadığı müddetçe divan edebiyatından nefret edecektir.  “Divan şiiri compact disk gibidir”.[2] Yani önemli şeyler, sayfalar dolusu metin yazarak anlatılmak yerine ‘berceste’ denilen harika beyitler yazılarak anlatılmıştır. Öğrencilerin bunlarla tanıştırılması daha anlamlıdır. Gündelik hayatta kullanılabilen, ilham veren binlerce beyit var ve ne yazık ki hiç birisini okuldan öğrenmedim. Kuvvetli ihtimal divan edebiyatını sevenlerin çoğu bu şiirleri okul dışından öğrendi. Umarım en kısa zamanda vezin kalıpları yerine o güzeller güzeli bercesteler öğretilir.





[1] Dücane Cündioğlu, Sky Türk, söyleşi
[2] Hayati İnanç, TGRT Haber, röportaj


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ben mushafı hatmettim, o ve’l-Leyli'de kaldı

“  Mecnun ile bir mektebi-i aşk içre okurduk Ben mushafı hatmettim, o ve’l-Leyli'de kaldı  ” [1] Eskiden bir konu hakkında uzun uzun sayfalarca yazı yazmaktansa şiir yazmak daha makbulmüş. Yüzyılların birikimi olan yüzlerce sayfa bilgiyi şairler iki mısrada özetlermiş. Kâğıdın ve okuma yazmanın az olduğu zamanlarda şiir, genç-yaşlı, zengin-fakir, avam-havas (elit) demeden herkese ulaşırmış. İnsanlar da bilgileri ölçeğinde bu kolay ezberlenir şiirlerden çeşitli anlamlar çıkarırlarmış. Yukarıdaki beyit de böyle şiirlerden... Ünlü Şair Fuzulî, yukarıdaki beyitte sözü kısa ancak öz söyleyerek bir taşta birkaç kuş vurmuş. Hz. Ali’nin “İlim bir noktaydı, onu cahiller çoğalttı” sözüne binaen biz de cahillik edip kısa ve öz olan şiiri çoğaltalım. Şiir ilk okunduğunda, Şair Fuzulî, kendisinden daha şöhretli bir kimse olan Mecnunla aynı mektebe gittiklerini, kendisinin çoktan mezun olduğunu ancak Mecnunun bir dersten kalıp okulu uzattığını anlatıyor. Ama beyitin derinleri...

Odin’e Hamdolsun Vikingler Varolsun !

Askerliğini yapanlar bilir peygamber ocağında ezan sesi duyulmaz. Büyük birliklerde vardır elbet, küçük bir mescid, ama ezan okutmazlar. Yemek duası yaptırılır, o da muhtemelen NATO dan dolayı… Duada (Tanrımıza Hamdolsun / Milletimiz Var olsun / Afiyet olsun) Allah denilirse dua baştan alınır, ta ki Tanrı denilene kadar. Çünkü Allah kelimesi Arapça! Doğudan gelen ne varsa hepsi gericilik alametidir ve kullanılması kat’iyyen yasaktır. Atanın yolundan bid’attır.

Gizli ırkçılık: Evrim

Evrim, başta Naziler olmak üzere seküler dünyanın jargonlarından. İnsanların kardeş olmayıp rakip türler olduğunu anlatan faşizan bir gerekçe. Nazi Almanya’sı yeniden şekillendireceği dünyada, Arî ırk yaratmak adına işgal ettiği topraklarda insanların kafatası ölçülerini ve özelliklerini araştırırmış.